Yeni Şafak gazetesi yazarı Süleyman Seyfi Öğün, ABD-Çin yakınlaşmasını köşesine taşıdı.
ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping görüşmesini değerlendiren Öğün, “ABD ve Çin nereye?” diye sordu.
Öğün’ün yazısı şöyle:
“Jeopolitik üzerine yazdığım yazının hemen arkasından, tesâdüf olarak memleketimizin parlak beyinlerinden birisi olan Cemil Şinâsi Türün’ün ekonomi gazetecisi Erkan Öz ile yaptığı bir YouTube sohbetini seyrettim. Benim merâmımı çerçeveleyen, onunla pek çok yerde örtüşen ve çok hoş sembolik kavramlaştırmalarla yüklü bir sohbetti bu. Son Akıl Odası programında da, tabiî ki Cemil Bey’in onayını alarak ve kendisini kaynak göstererek bu yaklaşımı kullandım.
Cemil Bey, jeopolitik gelişmeleri, herkesin bildiği bir çocuk oyununa, “Taş, Makas ve Kağıt” oyununa benzetiyor. Taş, enerji yatırımcılarını, kâğıt finansal sermâyeyi makas ise askerî ve istihbârî yapıları sembolize ediyor. Kâğıt Rothschild, Taş Rockefeller âilelerine dayanıyor. Makas ise Pentagon, CIA ve MI6 gibi yapıları temsil ediyor. Bunların arasında, bir gerilimin ortaya çıkmış olduğunu ve bu gerilimlerin çok ciddî jeopolitik neticeleri olduğunu dile getiriyor Cemil Bey. Bir bakıma, iç içe geçmişliklerini de atlamadan söyleyelim; bir para-enerji kavgası bu. Sâdece ABD’de değil, diğer devletlerde de, dış politika çıktılarından iç bölünmelere kadar bu kavgaların izlerini bulabiliyoruz. Meselâ Ukrayna-Rusya savaşı Taşçı Putin ile Kâğıtçı Zelenski’yi karşı karşıya getiriyordu. Almanya’da Taşçıların adamları olan ve Brandt Doktrinine yaslanan Merkel ve Schröder ekolü sonrası ortaya çıkan ve ABD’deki Kâğıtçıların temsilcisi olan Biden iktidârının desteklediği Scholtz ve ekibi, Almanya ve Rusya’nın târihsel enerji dostluğunu berhavâ etmişti. Kuzey Akımı’nın fiziken tahrip edilmesi de bunu teyid ediyordu. Hâsılı bugünkü AB, Makasçıları da devreye sokan ABD-Birleşik Krallık ikilisinin neredeyse tam güdümüne girdi. Polonya ve boylarından büyük işlere soyunan Baltık Cumhûriyetleri, zaman zaman yalpalasa da Fransa bu dizilimdeki yerini aldı. Arada çatlak sesler çıkaran ve Rusya yanlısı gibi profil veren Macaristan, Slovakya’daki bugünün iktidârı vb, Taşçılarla iş tutuyor gibi anlaşılabilir.
Şablonu İsrâil-Filistin savaşına da tatbik etmek mümkün görünüyor. Çok açık ki, İsrâil’i Levant ve Mezopotomya’da büyütmek isteyen bir güç var. Her ne kadar Biden, ilk zamanlarında İsrâil’e mırın kırın etmiş olsa da, bugün ABD’nin tekmil gücüyle İsrâil’i mutlak destekliyor. Kâğıtçıların işi bu. Buna ayrıca PKK’nın da dâhil olduğunu bilmek lâzım. Taşçıların adamı Putin mümkün mertebe buna dâhil olmaktan çekindi. Sûriye’de işbirliği yaptığı İran’ı da ortada bıraktı. İran ise, uzantılarını off side’a düşürerek savaşa dâhil olmayacağını belirtti. (Bundan sonra Hizbullah vd. İran uzantılı güçlerin hâli bir merak konusu olarak kalıyor). Muhtemelen, bunu ABD ve genel olarak Batı karşısında bir koz olarak kullanmayı düşünüyorlar. İran arkasını Çin’e vermiş durumda. Bunu ABD ve İsrâil’e karşı cephesini tahkim etmek için bir kullanılacağını düşündük. Hâlbuki, tam aksine, bunu Kâğıtçı Batı ile barış sağlamak için yaptığı anlaşılıyor. Sebebi Çin ve ABD’nin de de bu yolda olması. Yâni, içine Çin ve ABD’yi de alan daha büyük bir rüzgâr yakalayıp durumunu kurtarmak ve bloklanmış fonlarına kavuşmanın derdinde. Yâni, İran, Çin üzerinden Kağıtçı Batı ile anlaşmanın derdinde. Ne Gazze’yi ne de Sûriye’yi umuruna koyduğu yok. Körfez-İran yumuşaması da bunun provasıydı. Unutmayalım ki, İran, İsrâil ile anlaşmış bir Körfez ile barışma yoluna gitti. Kâğıtçı Batı da buna sıcak bakıyor. Nitekim Biden’ın çıkış yaptığı günlerde İran’a sempati ile yaklaşması da bunun göstergesi sayılabilir. İran eğer diretmiş olsaydı parçalanmasına gide büyük bir savaş onu bekliyordu. Kendi açısından akıllılık etmiş oldu.
Fars-Arap barışının mimârının Çin olması şaşırtıcı olmamalıdır. Çin, Kağıtçılarla Taşçıların kafa kafaya geldiği Rusya-Ukrayna savaşına asla gövdesiyle dâhil olmadı. Hep ikircikli kaldı. Şi CinPing’in, nihâî tahlilde Kâğıtçılara yatkın bir zihniyeti temsil ettiğini biliyoruz. Onun derdi kâğıdın Dolar olması. Yuan’ın tesir sâhasını arttırmanın derdinde. Çin, BRICS Toplantılarında, tercihini nihâî tahlilde Batı’dan yana yapacağını gösteren Hindistan’dan esaslı bir çelme yedi. Açıkçası BRICS cephesinde işler hiç de Çin’in istediği gibi gitmiyor. Pasifik’teki gerilim ne Çin’in ne de ABD’nin işine geliyor. Ortada, ne Tayvan ne de başka bir şey; ama hepi topu bir chip meselesi var. Çin Dışişleri Bakanı’nın son kapalı ziyâreti ve son olarak da yapılacağı açıklanan Biden -CinPing Zirvesi, Kâğıtçıların müdahale ettiğini ve hiç değilse Çin-ABD tansiyonunun düşürülmesine karar verdiklerini gösteriyor.
Rusya’nın gerek Hindistan gerek Çin desteğinden mâsun kalması elbette Taşçıları mutlu etmeyecektir. Ukrayna’da durumu kontrol edebildiler. Lâkin Çin-ABD Kağıtçılarının yakınlaşmasının Doğu Akdeniz’de yansımaları olacaktır. Taşçılar Rusya’nın kontrolünde, içine Türkiye ve Mısır’ı da alan bir tasarımı hayâta geçirmek istediler. Rusya’nın Akdeniz, hattâ Afrika açılımını bu çerçeveye oturtmak yanlış olmaz. Kâğıtçılar ise buna Türkiye-Mısır ve Türkiye-Yunanistan gerilimlerini tırmandırarak ve Yunanistan-İsrâil-Mısır ve Güney Kıbrıs hattını oluşturmak üzerinden cevap verdiler.
Görülen şu: Eğer Çin ile ABD yumuşarsa, İran bundan avantajlı çıkacak. Mısır ise her şekilde kaybediyor. Türkiye ve Rusya ise boşluğa düşebilecektir. Şu aralar Rusya’nın lehine tıkanmış olan Rusya-Ukrayna savaşının yeni perdesi çok başka türlü seyredebilir. Türkiye’yi ise kırılgan ekonomisi ile tehdit ediyor ve Kağıtçı Batı’nın yanında yer almaya zorluyorlar. Teslim alınmadan ve güneyinde kurulmakta olan ve muhayyel haritalarda başkenti Diyarbakır olan bir PKK Devleti’ne rıza göstermeden Türkiye’ye para muslukları açılacak mı acaba?”